+18 Hikayeler - seks hikayeleri - porno - escort montpellier - Halkalı escort bayan
Çok yüksek sıcaklıkta, yüksek enerjiye ulaşan atom çekirdeklerinin çarpışması sonucu oluşan füzyon (birleşme) ve fisyon (parçalanma) tepkimeleri ile elde edilen enerjiye “çekirdek enerjisi” veya “nükleer enerji” denir.
Nükleer enerji üretimi sırasında, reaktörlerde Uranyum-235 çekirdeklerine nötronlar çarpar. Bir uranyum-235 çekirdeği, bir nötronu yutarak çok kararsız olan Uranyum-236 haline dönüşür ve bölünür. Bu olay sonucunda yeni nötronlar ve enerji çıkar. Bu enerji “nükleer enerji” olarak adlandırılır. Yeni ortaya çıkan nötronlar başka Uranyum-235 çekirdeklerine çarparak onların da bölünmesini sağlar. Böylece sürekli bir şekilde enerji üretilmesi sağlanır. Bu olaya zincirleme tepkime denir ve “nükleer enerji” bu şekilde elde edilir.
Nükleer enerji, 1879 yılında Uranyum’un keşfi ile başlayan ve 1934 yılında atomun parçalanması ile devam eden süreçte politikacılar, bilim adamları ve sanayicilerin gündem konusu olmuştur. İlk önce askeri savunma alanında başlayan çalışmalar daha sonra ticari olarak devam etmiştir.
Nükleer santrallerin yaygınlaşması 1970’li yıllarda petrol krizi ile birlikte başladı. Petrol ve diğer hidrokarbon kaynakları olmayan ülkeler, bu kaynaklara olan bağımlılıklarını azaltmak ve enerji arz güvenliklerini temin etmek için nükleer santrallere yöneldiler. Nükleer santraller tüm dünyada hızlı bir şekilde işletilmeye ve kurulmaya devam ediyor.
Güvenilir, ucuz, sürdürülebilir ve erişilebilir bir enerji kaynağıdır.
Nükleer santraller 7-24 saat hava koşullarından etkilenmeden çalışır.
Nükleer yakıt hammaddesi Uranyum dünyada farklı coğrafyalara yayılmıştır.
Elektrik birim maliyet fiyatlandırmasında nükleer yakıt maliyeti diğer enerji kaynaklarına göre çok düşüktür.
İşletme sırasında sera gazı salımı yapmazlar. Bu yüzden küresel ısınmayı önlemede önemli bir kaynaktır.
Nükleer santrallerin kurulum alanı diğer tüm santrallere göre çok küçüktür.
Çevremizdeki radyasyonun ancak % 1’i kadar bir etkiye sahip olması sebebiyle santrallerin yanında yerleşim, tarım, balıkçılık ve turizm yapılabilmektedir.
3 (+) nesil olarak anılan nükleer santraller, dışarıdan insan müdahalesi olmaksızın 72 saat boyunca soğutma, uçak çarpmalarına karşı koruma, pasif güvenlik sistemleri, dijital kontrol odaları, kompakt ekipman ve sistem tasarımları vb. gelişmelerle güvenli bir tasarıma sahiptir.
Nükleer santraller çok tehlikeli atıklar oluşturmaktadır. Bu atıklar düzenli depolanmalıdır.
Nükleer santrallerde ortaya çıkabilecek kazaların sonuçları hem doğa hem de insanoğlu için çok yıkıcı olmaktadır.
Dışarıdan gelebilecek terör saldırılarına karşı risklidir.
Uranyum kaynaklarının 30 ile 60 yıl arasında tükeneceği öngörülmektedir.
Nükleer santrallerde, kaynar su reaktörlerinde, soğutma suyu reaktör çekirdeğinden geçer. Eğer herhangi bir yakıt sızıntısı varsa, su kirlenmiş olur.
Temmuz 2018 itibariyle, 31 ülkede 453 nükleer reaktör işletmede, 17 ülkede 57 adet nükleer reaktör de inşaat aşamasındadır. Nükleer Güç Santrallerinde üretilen elektrik dünya elektrik arzının %11’ine denk gelmektedir. Ülke bazında bakılırsa Fransa elektrik talebinin yaklaşık %72’sini, Ukrayna %55’ini, Belçika %50’sini, İsveç %40’ını, Güney Kore %27’sini, Avrupa Birliği % 30 ve ABD %20’sini nükleer enerjiden karşılamaktadır.
İnşaat aşamasındaki nükleer reaktörlerin 15’i Çin’de, 7’si Hindistan’da, 6’sı ise Rusyada dır. Ayrıca ABD’de 2, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 4, Güney Kore’de 4, Fransa ve Türkiye’de 1’er nükleer reaktör inşa halindedir.